AZ LAF, ÇOK İŞ

Polimer kil ağırlıklı, pek çok şeyin resimlenmiş yapım aşamalarını bulabileceğiniz bir blog olmasına çalışıyorum.
Internet kullanmasını bilene, açık bir okul. Pek çok hobim var ve ben bu konuda oradan çok yararlanıyorum.
Bu blog aslında biraz da borç ödemek için. Ben epey yol aldım, şimdi yeni başlayanlara da ben faydalı olayım istedim. Deneyimli arkadaşlar da blogumu severlerse, onlarla da fikir alış-verişinde bulunmak, kadayıfın kaymağı olacak :)

23 Temmuz 2011 Cumartesi

GÜZEL İŞLER YAPAN BİR ARKADAŞ DAHA BULDUM

Fimohamuru.net'te güzel işler yapan bir hanıma rastladım. Özellikle minyatür işler yapan arkadaşlar bayılacaksınız. En çok yaptığı işlerin temizliği ve düzgünlüğüne bayıldım. Blog adresi vermemiş, pasaj'daki adresini vermiş, burada. Bir bakın derim.

21 Temmuz 2011 Perşembe

TAVUS KUŞU Bölüm:3 Benim kuş yavruladı :)

Dün gece hava gündüze oranla, biraz serin taklidi yapınca, hemen masama koştum. Tüm camlar açık, koca vantilatör tepemde, biraz çalışayım dedim. Dün yaptığım tüyleri beğenmemiştim. Yönleri ters olursa daha iyi olacak gibi geldi. Onları söktüm. Kenarları içe bakacak şekilde yerleştirmeye karar verdim. Bu diğerinden daha zor oluyor. Hele böyle sıvıya beş var killerle. Anladım ki, bu gün olacak iş değil. Bu kadar yaptım, bıraktım. Bunun ebadı büyük, arka planı yaparken sorun yaşayacağım. Çünki makinenin ebadı, buna uygun büyüklükte bir arka plan açmama imkan verecek kadar büyük değil. Bu makarna makineleri standart mıdır, daha büyükleri yok mudur acaba?


Neyse, bir de küçüğünü yaptım. O biraz daha farklı olacak. Aslında ilk çizime daha uygun. O büyüğün bitmesini bekleyecek.




Saat 2 oldu. Sabaha devam ederim deyip yattım. Niyetim öğleden sonra güneşi odama gelene kadar çalışmak. Ama harika birşey oldu. Öğleden sonra da güneş gelmedi. Hava bulutlu. Bir rüzgar, püfür püfür. Oh dünya varmış. Şimdi artık delinin pösteki sayması gibi tüyleri yerleştirebilirim.










 Bu işlem küçük molalarla, akşamüstüne kadar sürdü. Sırtım ağrımış, farkında değilim. 










Fakat, baş tüylerini yerleştirirken, benim keçiler iplerini fena halde zorlamaya başlamışlardı. Topluiğne başı kadar minik toplar yapıp, bunları tüy formuna sokmak ve sonra yerleştirmek içime fenalıklar getirdi. Şimdilik iyi gidiyor.

20 Temmuz 2011 Çarşamba

TAVUS KUŞU Bölüm.2 DURUM RAPORU :)

Canlarım arkadaşlarım.
Çok sıcak, killerim eriyor, ben eriyorum ayol. Bu haldeyim yani.











Tavus kuşunun başına şimdi oturdum. Gündüz eriyen killerle yaptıklarım aşağıda.
Bakın nasıl bırakmış kendini o minik tüyler. Sökeceğim galiba onları. Bu gece ne kadar yapabilirsem artık. Daha hâlâ arka planı ne yapacağım bilmiyorum.


18 Temmuz 2011 Pazartesi

TAVUS KUŞU - Bölüm:1


İnternette dolaşırken şöyle bir resim gördüm. Hiç ilgi alanıma girmeyen bir konu, üstelik ne renklerini ,ne desenini beğendim. İşçilikte de birşey yok diye düşündüm. Ama bir yandan da kendimi resmi incelerken buldum.İçimde çoktandır sesi soluğu çıkmayan İlham Amca'yla Esin Hanım'ın kıkırdaşmalarını duydum. Demek ki, ne demekmiş? Ukalâlık yapmamak lazımmış. Herşey, her an, insana farklı pencereler açabilirmiş.




Bir kaç tavus kuşu resmi daha baktım. Şu iki resmi uzun uzun seyrettim.





Bu çizimi yaptım.











Formu hoşuma gitti. Biraz renklendireyim dedim. Güzelim resim kağıtlarım dururken, sen tut A4 dosya kağıdına çiz. Ne bu telaş? Elinden kaçıran mı var? Al dolaptan kağıdını ona çiz. Olmaz, o an önümde ne varsa, o kullanılacak. Tuvalet kağıdı bile olabilir. Eee çok beğenirsen ne olacak? Bu kağıda resim yapıp duvara asamazsın ki. Yazık değil mi emeğine? Tam kuyruk boyuyordum ki düşüncelerimi duydum, o noktada kalemi bırakıverdim.



Ama aklım çizimde kaldı. Bir kahve, birkaç sigara içtim. Polimer kil hep aklımda ama, zor bir iş olur. Yapabilir miyim bilemiyorum. Hayalimde çok güzel bir şey canlanıp da, hayata geçmiş hali iyi olmayınca pek bozuluyorum. Hadi kuşu yaptım diyelim, bu renkler zor renkler, arka planı ne yapacağım?
Ay bana ne oldu böyle? Ben alışkın değilim öyle önceden plan proje yapayım, sonra kile dökeyim. Otururum başına, gözüme hoş gelen rengi alır, karıştırır, keser biçer birşeyler çıkarırım. Yani aslında ben yapmam, ellerim, gözlerim ve keyfim yapar.
Sıkıldım. Sevmem böyle ruh hallerini. Çeneme vurdu (yani parmaklarıma). Bu ne böyle dır dır dır.


Fimoları aldım elime, karıştırıp gövde için uygun renkleri oluşturdum. Bir de hafif yeşilimsi altın rengi var ama, bu resmi çekerken nereye gitmiş bilmiyorum.










Gövdedeki desen ve kuyruk için bir cane lazım. Bir zamanlar internette bir yerlerde yapılışını bulmuştum. Sık kullanılanlara atmışım ne iyi. İlginizi çekerse adresi burada. Renklerde ve tekniğin son bölümlerinde bazı değişiklikler yaptım, iyi yapmışım. Benimki daha düzgün oldu.











Gövde için, hurda kilden bir zemin hazırladım. Bunun ince olmasını istedim. Ama bu şaşırtıcı şekilde zor oldu. Sebebi hava. Çok sıcak. Kil kendini bırakıveriyor. Kullandığım marka Fimo. Diğerlerinden daha sert. Bir de Cernit filan olsaydı ne yapardım.  Uzun renkli şeritleri kesmek için desen blokunu buzdolabında beklettim :)



Bunlar da hazır.
Veee arkası yarın :)

15 Temmuz 2011 Cuma

KALBİM ACIYOR

Bu nasıl iş? Bu ne yanlış sistemler yumağı.
Kim bu acıların, felaketlerin, yürek yangınlarının sahibi?
Askerlik yapmak kutsal bir görevdir, hiç itirazım yok. Bu ülkede yaşıyoruz ve seviyoruz, elbette O'na karşı görevlerimiz, sorumluluklarımız var. Askerlik yapmak gibi, vergimizi vermek gibi.
Ama yanlış birşeyler var.
Sınıfından öğretmeni, dükkanından terziyi, ağılından çobanı, mikrofonundan şarkıcıyı, atölyesinden marangozu, kitabından yazarı, mutfağından aşcıyı..... alıp, bir iki aylık eğitimin ardından başına mavi bere takıp, eline silah tutuşturup, yıllarca dağlarda yaşamış, eğitilmiş, öldürmeyi kanıksamış adamların önüne atmak yanlış.
Kolay mıdır bu kadar teröristle savaşmak? İki ayda öğrenilir mi? Herkes yapabilir mi?
"Uzman" kelimesinin içi ne kadar boş. Başka konularda istediğiniz kadar boşaltın. Ama burada can var, ülkenin güvenliği var. Bu çocuklar, ancak gerçek, sıkı bir eğitim alıp uzmanlaşabilecekleri süre içinde tüm askerliklerini (bir şekilde) bitiriyorlar. Teröre karşı savaşmak tecrübesiz, gelip geçici insanların yapabileceği bir şey olabilir mi?
Ben sıradan bir vatandaşım. Bilgilerim medyayla sınırlı. Beynimin yettiğince mantık yürütebilirim ancak. Ama ben bile, "yahu bunca senedir bu terör belasıyla yaşıyoruz, neden hâlâ bu sistem aynı" diyebiliyorum. Hem terör bitmiyor, hem nice gencecik evlat ÖLÜYOR.
Onlar biraz hüzünle, ama gururla gidiyorlar askere. Keyif çatmaya gitmediklerini biliyorlar, biliyoruz. Ama bankacı oğlunu, memur evladını, çiftçi kuzusunu askere uğurlayan annenin, babanın eli yüreğinde olmamalı. Haberleri kalp çarpıntıları ile izlememeli. Telefon çaldığında eli ayağı titrememeli. Birşeyler yapılmalı.
Teröristlere karşı hepimizin duygusu aynı. Hangi sebeple olursa olsun, tüm teröristler birer canidir. Dili tetik, beyni bomba yaratıklardır. Onlara lanet olsun.
Gencecik evlatlarım, size ne söyleyebilirim ki. Allah sizleri yanına alsın. Mekanınız cennet olsun. Annelerinizin, bizlerin gözyaşları yaralarınızın acılarına merhem olsun. Nurlar içinde yatın.

13 Temmuz 2011 Çarşamba

KOŞUN, KOŞUN. HAYAL VAR.

İstanbul'dan çok sıkıldım. Aslında şehirden sıkıldım. İstanbul'dan bile. Bu şahane şehri yaşanmaz hale getiren herşeyden bıktım.
Yollara tüküren, itekleyip geçen, çarpıp özür bile dilemeyen, sokakta ciyak ciyak bağıran, eli kornaya yapışmış insanlardan....
Hadi gelin yeni bir İstanbul kuralım. Hayal kurmak bedava. Sınırı da yok.
Geçenlerde Gülsüm Hanımla yazıştık biraz bu konuda :) O'nun da benzer hayali var.
Su kenarında bir köy kuralım diyorum.
Köyün ortasına da kocaman bir atölye. Hepimizin masaları olsun. Canı isteyen istediği saatte gelip çalışsın. Benim gibi gece kuşu çok :)
Her tarafta çiçekler olsun. Nasıl olsa çiçekten anlayanlar var aramızda. Benim gibilere öğretirler.
Zencefilli kek kokuları yayılsın mutfaklardan. Kek yapmayı bilenlerden tarifler alalım.
Kedilerimiz köpeklerimiz köye girerken bizi karşılasın.
Verendalarımızda kahvaltı yaparken geçenleri davet edelim.
Hafif tatlı müzikler duyalım belli belirsiz.
"Nedret Hanımın yeni aynalarını gördünüz mü? Şahane şeyler yapmış yine", "Duru Hanım yine bir ayakkabı resimlemiş, müthiş", "Gülsün Hanım'ın yeni hamur kabartmalarını gördün mü", "Banu'nun dolmalarına bayılım", "Nihal'in yine vernik sorunu varmış" "Hale'nin çantaları" "Noblesse'nin yastıkları üfffff" "Sezo'nun oğluna salep götürüyorum" "Bilge'yle annesi yine neler yapmış", Sibel'in.... Emine'nin,... Halime'de........ .......diye dedikodular yapsak.
Belkiii sipariş alsak, Ahmet Bey masa yapsa, birileri boyasa....
Elde bir kadeh şarap, gün batımını izlesek.
Yağmurlu bir sabah, benim gibi bedeni tembellerin kapısını çalsa birileri "kalk yürüyüşe gidiyoruz" diye.
Atölye'ye bir de kocaman şömine yapabilir miyiz? Soğuk kış günlerinde o çıtır çıtır yansın, biz de karşısında salep, kahve içelim, birisi kitap okusun biz dinleyelim.
............................................................................................... Burayı siz doldurun. Ben fena kaptırdım. Üstelik misafirimiz gelecek. Kalkıp hazırlanayım.
Aaa unuttum. Köyün adını "İYİ İNSANLAR KÖYÜ" diye oylamaya koyuyorum.

12 Temmuz 2011 Salı

DUVAR SÜSÜ

Yine tam bitmemiş haliyle bir çalışma. Çerçevelenecek. Verniklemek istemiyorum aslında. Ama taşlar düşer mi diye tereddütteyim. Acaba, üzerine ince bir kat resin mi döksem? O zaman da, dokular kaybolabilir. Of bilemedim. Siz söyleyin, ne yapayım?

Yapım aşamaları da aşağıda.





Renkleri aynı, fakat yönleri ters, iki adet skinner blend tabaka açtım. Bunun için makinanın 3 ayarını kullandım.




Her ikisini de,  renk geçiş yönlerine paralel olarak, yaklaşık 6 - 7 mm.lik şeritler halinde kestim. Ve bu şeritleri kumaş gibi dokudum.



Kenarlarını keserek düzelttim.














Dekore ettim. Deforme olmaması için, üzerinde çalıştığım cam ile birlikte fırınladım.










Geçen yıl benzer bir çalışma yapmıştım. Emek emek yaptığım dokunun üzeriden, merdaneyi geçivermiştim. Ne akla hizmetse. Sonra da iki çirkin delik açtım. Zincir veya kurdele ile asmak için. Güzelim işin canına okudum yani.

11 Temmuz 2011 Pazartesi

BLOGUNDA İZLEYİCİLERİNİ GÖREMEYENLERE DUYURULUR

Google Chrome ile açınca izleyiciler görünüyor. Yorum yazma sorunu da halloluyor. Anlaşılan sorun Explorer'da.
İyi de ben Chrome'a alışamıyorum ki....

POLİMER KİL + RESİN KÜPELER

Resin hazırlamışken geçenlerde uykumun kaçtığı bir gece yaptığım küpelere de resin dökeyim dedim. Sol taraftaki resimler resinden önce, sağ taraftakiler resinden sonra.
Bir türlü resinli objelerin resimlerini güzel çekemiyorum.






YENİ RESİNLEME DENEMELERİ

Üstümdeki ataleti atamıyorum bir türlü. Az da olsa fikir var ama, icraat minimumda. Günlerdir resin dökmek istiyordum. Ama çok teşkilatlı iş. Nasıl zor geliyordu anlatamam. Sonunda, kendimi ite-kaka çalışma odasına soktum. Epeydir aklımda uydurduğum tekniği denemek için oturdum masaya. Resini çok iyi öğrendim ya (!), özgün tekniğimi uygulayacağım. Bu uygulama eğer daha önce başkasını aklına gelmemişse ona bir isim verebilirim değil mi? :) Bu konuda yardımınıza ihtiyacım var. :) Bakalım sonuç ne olacak.


Efendim, önce cam tezgahımın üzerine, koli bandını, yapışkan tarafı üste gelecek şekilde yerleştirdim. Uçlarını sabitledim. Bu arada solda görülen aletleri de yaptım. Kürdandan. Resin dökerken kullanmak için kalemimsi, fırçamsı bir şeyler. Kullan-at.

Daha önce gümüş telden bir yaprak iskeleti yapmıştım. Onu bantın üzerine yerleştirip, yapışmasını sağladım.












Minicik renkli boncukları, tuz eker gibi, uygun yerlere döktüm.













Böyle birşey oldu.














Sonra bu tekniğin versiyonunu denedim. Play-doh oyun hamurunu makarna makinesinde 7 ayarında açtım. Benim makinemde bu en kalın ayar. Sanırım 2mm kalınlıkta. Kesici bir kalıpla, ortasına iki yuvarlak kestim. Çünki bu bir küpe projesi.
Daha önce boncuklarla denemeler yaparken ördüğüm motifleri yuvarlak boşluklara yerleştirdim. Üzerlerine resini döktüm. Boncukları resinin içine gömerek, ikide bir kopan ipliklerden intikam almış olacağım :)










Resinin bir süre sertleşmesini bekledim. Yaklaşık 10 saat sonra (bilmeyenler için not: 8-10 saatlik süre sonunda iz bırakmadan dokunabiliniyor, ama esnekliğini koruyor), resinli objeleri bantlardan ayırdım. dışarı taşmış kısımları makasla kestim.
Sonuç beklediğim gibi. Yani memnunum. Arka taraflarına da bir kat resin dökeceğim, ama resinim bitti, gidip almam lazım, yayınlamak için onu bekleyemedim.





Oyun hamuru ile sınırlanmış olan küpeleri de banttan ve hamurdan ayırdım. Taşan resinleri kestim, kalan hamuru silerek çıkardım. Asıl temizleme, tam sertleşme süresi sonunda, sabunlu suda fırçalayarak olacak. Bu işlemden sonra kenarlarına ince zımpara yapılacak. ve bir kat daha resin dökülecek.
Alınan ders: Şeffaf boncuklar kullanılmamalı. Büyük, açık mavi boncukların arasındaki kristal boncuklar neredeyse hiç görülmüyor. Boru boncuklar da öyle. Ayrıca, sanırım daha koyu renkler kullanılmalı.











Bu da bir diğeri. Biraz daha büyük. Kristallerim iyice yok olmuş :( Burada koyu renkler ve şeffaf olmayan boncukları kullanma konusunda haklı olduğum daha bariz belli oluyor










Bu küpe adaylarının resinleme işlemi tam bitmiş durumda. Her iki yüzlerine de resin döküldü. Rotuşları yapıldı.

6 Temmuz 2011 Çarşamba

BİR DE DUVAR BOYAMIŞTIM

Sanırım bu yazıyla eskilere, çizimlere uzun bir süre ara vereceğim. Çünki killerime geri döndüm. İlham Amca hâlâ yok, ama zorlaya zorla birşeyler yapmaya çalışıyorum. Aksi taktirde elimin iyice soğumasından korkuyorum.
Bu resimleri çok sevdiğim genç bir çiftin evlerindeki bebek odasına yapmıştım. Bebiş o sıralar henüz annesiyle birlikteydi :) Bebek doğduğunda odası hazır olsun diye. Ama daha bir yaşına bile gelmeden iş nedeniyle Ankara'ya taşındılar. Kısmet işte. Sonra duydum ki, o eve taşınan kişi o halini sevmiş olmalı ki öyle kullanmış. İsabet olmuş, zira üzerini boya ile örtmek biraz sıkıntılı olurdu herhalde. Daha sonraki yıllarda boyamışlardır mutlaka, boyanırken de epey laf işitmişimdir.
Doğukan sanırım şimdi 12-13 yaşında olmalı. Uzun zamandır görüşememiştik. Facebook'ta buluşunca bu resimler aklıma geldi. Scan ettirdim.











Bütün karekterler bana ait, ama bu borazanlı balığı Walt Disney'den yürüttüm :)