AZ LAF, ÇOK İŞ

Polimer kil ağırlıklı, pek çok şeyin resimlenmiş yapım aşamalarını bulabileceğiniz bir blog olmasına çalışıyorum.
Internet kullanmasını bilene, açık bir okul. Pek çok hobim var ve ben bu konuda oradan çok yararlanıyorum.
Bu blog aslında biraz da borç ödemek için. Ben epey yol aldım, şimdi yeni başlayanlara da ben faydalı olayım istedim. Deneyimli arkadaşlar da blogumu severlerse, onlarla da fikir alış-verişinde bulunmak, kadayıfın kaymağı olacak :)

23 Şubat 2014 Pazar

KUŞADASI'NDAN SEVGİLERLE

Gittik, geliyoruz derken bir de baktık ki Kuşadası'na geleli 2 hafta olmuş bile.
Taşımacıların yükleme yaparken, yemek masasının bacağını kırmalarını, demonte etmeye üşendikleri gardroplar yüzünden kamyona sığdıramadıkları çalışma masamı sokakta bırakmalarını, indirme yaparken de, bir gardrobu parçalamalarını, büyük balkon kapısının camını kırmalarını saymazsak, vukuatsız şekilde geldik.

Uyku için endişeleniyorduk, malum kediler yolculuğu da, ev değiştirmeyi de hiç sevmezler. Ama benim küçük fıstığım yolculukta hiç sorun çıkartmadı. Kocaman taşıma kutusunun içinde hiç sesi çıkmadı.

Harika arkadaşlarımız var, Nilüfer İzmir'den telefonla bizde talimatlar yağdırdı :) Saat başı tekmil aldı :)
Nilgün seyahatte olmasına rağmen telefonla, biz gelmeden evin temizliğini yapacak temizlikçiyi organize etti. Eşyalar geldikten sonra resmen günlerce bizimle birlikte mesai yaptı. Kolileri açtı, yerleştirdi.
Didem temizlikciyi, malzemeleri alıp eve getirdi. Ve tabii her ikisi de öyle bir talimat vermişler ki, geldiğimizde ev pırıl pırıldı.
Ve tabii Kurtuluş. Bize 1 saat mesafedeki köyünden koştu geldi. Dostlarımız sayesinde pek keyifle ve kendimizi hiç yormadan çabucak yerleştik.
Canlarım hepinize sonsuz teşekkürler.

Alışması kolay bir yer burası. Hele bu mevsimde kalabalık da olmadığından daha da keyifli. Sadece su durumunu yadırgıyorum. Musluktan akan su ile bırakın çayı yemek filan yapılamıyor. Tuzlumsu bir tadı var. Hoş bu kadar kuraklık içinde, bulduğumuza şükretmeliyiz o da ayrı mesele.

Bundan sonrası resimlerle anlatım :)

Kamyona eşyalar yüklendi, biz de üzerimizi değiştirip arkalarından yola çıkacağız. O da ne? Adamlar benim yolda giyeceğim ayakkabıların olduğu valizi de almışlar. Böyle gittim iyi mi :) Yolda bir şeyler yemek için durduğumuzda Haluk'a şu halimin resmini çekmelisin dedim. Üstümde kışlık giysiler altımda şıpıdıklar. Çekmedi, "seni rezil edemem, gönlüm razı gelmez" diye de dalgasını geçti.

Uyku'nun yeni evdeki ilk dakikaları.
Kutusundan çıktığı anları videoya çekmeliydim. Karnı yerde, tırtıl gibi sürünerek bütün evi dolaştı, sonra da kendisini en emin bulduğu yere gizledi :D







Kurtuluş'la Haluk bana çalışma masası yapıyorlar

Burası elektrik idaresinin olduğu yer. Önündeki avlumsu yerin ortasını mekan tutmuş bir güvercin kolonisi var. Hepsi birbirinden güzel. Beyazlar, kahverengiler, benekliler, simsiyah tüyleri güneşte pembe yeşil parlayanlar, paçalılar. Haluk devir işlerini hallederken onları seyretmeye doyamadım.




Yolların kenarına hep bu turunç ağaçları dikilmiş. Üzerleri pıtrak gibi dolu. Hiç kimse toplamıyor. Meğerse turunç egzos gazını emermiş, onun için dikilmişler, zehir emdiği için de yenmezmiş.İyi ki öyle. Yoksa hem bu güzel ağaçlar buraya dikilmezdi, hem de üzerlerinde bir tane bile meyve kalmazdı.







Bu sokağı keşfettiğim iyi oldu. Enstitü Pazarı diye bir dükkan var. El işi ile uğraşanların uğrak yeri. Ham mdf objeler bile var. Hemen girip şöyle bir dolaştım, kartlarını aldım. Acil durumlarda işe yarayabilir.














Bu resimler bu sabah yaptığımız uzun yürüyüşten.



Yürüyüş sonunda limana (burada port diyorlar :)) dönüp oturduğumuz çay bahçesinden. Kocaman kefaller. Kıyıda onları avlamak için olta başında bekleyenlere resmen nanik yapıyorlar.


Eve dönerken burnumdan girip bütün damarlarıma yayılan sümbülün kokusuna dayanamadım. Uyku'yu da çarptı o muhteşem koku. Uzun süre başından ayrılmadı. Boynunu gıdısını sürtüp durdu.Şimdi sümbül kokuyor benim oğlum :)))






Özetle, iyiyiz, keyfimiz yerinde çok şükür. İkimiz de sizi öpüyoruz.